Hayat sigortası insanların ölümü, çalışma gücünü kaybetmesi veya belirli bir süre sonunda hayatta kalması (yaşlanma) gibi rizikolara karşı yapılan can sigortası türüdür.
TTK.m.1487'ye göre, sigortacının belirli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması halinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlendiği sigortaya hayat sigortası adı verilir.
Hayat sigortasının konusunu, belirli bir kişinin ölümü veya belirli bir süre hayatta kalması oluşturur. Bunun için hayatı sigorta edilen kişinin sözleşme yapılırken hayatta olması gerekir. Hayatı sigorta edilen kimse, ilk primin ödenmesinden önce ölmüşse sigorta sözleşmesi geçersizdir.
Taraflar:
Sigorta sözleşmelerinde genel olarak sigortacı ve sigorta ettiren olmak üzere iki taraf vardır. Sigorta ettiren, başta prim borcunu ödemek olmak üzere sözleşmeden doğan yükümlülükleri yerine getirir. Sigorta konusu menfaat ile ilişkisine göre sigorta ettiren ile sigorta güvencesinden yararlanacak kişi aynı kişi olabileceği gibi farklı da olabilir. Gerçekten sigorta ettiren, aynı zamanda sigortalı konumunda ise yani sigorta tazminatını talep etme yetkisi kendisine tanınmışsa sigorta ettiren ile sigortalı aynı kişidir. Buna karşılık, sigorta ettiren başkasının varlığında bulunan bir menfaati sigorta ettirmiş ve sigortadan yararlanma hakkını bu kişiye vermişse diğer bir deyişle başkası hesabına sigorta yaptırmışsa sigorta ettiren ile sigortalı birbirinden ayrılır. Bu durumda sigorta ettiren, sözleşmeden doğan yükümlükleri yerine getirir ancak riziko gerçekleştiğinde sigorta tazminatı sigortalıya ödenir.
Hayat sigortası, sigorta ettirenin kendisinin veya başkasının ölüm veya hayatta kalma ihtimallerine karşı yapılır. Sigorta ettiren, kendi hayatına ilişkin rizikoları sigorta kapsamına almışsa rizikonun gerçekleşmesi sonucunda bütün hakların sahibi olur. Başkasının hayatı üzerinde yapılan sigortada da bütün haklar sigorta ettirene aittir. Ancak bu tür sigortalarda riziko, sigorta ettirenin hayatına ilişkin bir olay olmayıp başka bir kişinin hayatıyla ilgilidir.
Uygulamada, kendi hayatına ilişkin rizikoların başka biri lehine sigorta edildiği bu kişilere sigortalı denmektedir. Ancak bu terim söz konusu ilişkinin açıklanabilmesi bakımından yerinde değildir; çünkü sigortalı, sigortadan yararlanan ve riziko gerçekleştiğinde tazminatın ödenmesi gereken kişidir. Başkasının hayatı üzerine yapılan sigortada üçüncü kişinin sigortacıyla riziko ilişkisi dışında hiçbir hukuki bağı yoktur. Gerçekten bu kişinin herhangi bir şekilde sigorta güvencesinden yararlanması mümkün değildir. Sigorta sözleşmesinde riziko, bu kişinin hayatına bağlanmış, ancak onun sigortadan yararlanması öngörülmemiştir. Bu yüzden başkasının hayatı üzerine yapılan sigortada bu üçüncü kişiyi sigortalı olarak değil de "riziko kişisi" olarak adlandırmak daha doğru olur.
Sigorta Teminatı:
Bir kişinin hayatı ya o kişi ya da onu bilgi ve onayı mevcut olmasa bile üçüncü bir kişi tarafından sigorta ettirilebilir. Kanunumuz başkasının hayatı üzerine sigorta yaptırılabilmesi için bu kişinin hayatının devamında, sigorta ettirenin maddi veya manevi bir menfaatinin olmasını şart koşmuştur. Yargıtay uygulamasında hayat sigortası yaptırabilmek için aranan menfaat unsuru sıkı tutulmamakta ve kişiler arasındaki ilişki dikkate alınarak bu unsurun var olup olmadığı değerlendirilmektedir. Buna karşılık başlangıçta var olan menfaat ilişkisi, daha sonradan ortadan kalkacak olursa bu durum sözleşmenin geçersizliğine yol açar. TTK.m.1490/4 gereğince, menfaat şartının sözleşmenin yapılmasından sonra ortadan kalkması halinde sözleşme o andan itibaren geçersiz hale gelir ancak sigorta ettirene iştira değeri ödenir.
Buna karşılık, riziko kişisinin sigorta yapılmasına izin verip vermediğine bakılmaz. Ancak ölüm ihtimaline karşı yapılan sigortalarda, sigorta bedelinin mutat cenaze giderlerini aşması halinde,
TTK.m.1490/2 uyarınca sigortalının veya varsa kanuni temsilcisinin yazılı izni gerekir. Sigortalı onbeş yaşından büyükse kanuni temsilcinin dışında ayrıca onun da izni alınır. İzin olmadan yapılan sözleşme icazet verilmediği takdirde geçersizdir. Eski düzenlemede, küçüklerin, mahcurların veya mümeyyiz olmayanların ölümünü şart koyarak sigorta etmek batıl, bunların hayatı üzerine sigorta yaptırmak geçerli sayılmaktaydı. 6102 sayılı TTK.m.1490/2 hükmüyle bu sistemden vazgeçilmiş ve kanuni temsilcinin izniyle hayat sigortası yapılabilmesine olanak verilmiştir. Onbeş yaşından büyüklerin sigortaya konu oluşturması halinde kanuni temsilcinin yanında bu kişinin izni de aranır. Aksi halde icazet verilmeyen hayat sigortası sözleşmesi geçersiz olur. Kanuni temsilcinin lehtar olarak atadığı veya kendisinin sigorta ettiren olduğu durumlarda kanuni temsilci iznin verilmesinde sigortalıyı temsil yetkisine sahip değildir.
Öte yandan hayatı sigorta edilen kişinin, ilk primin ödendiği anda hayatta olması gereklidir. Henüz prim ödenmeden bu kişi ölmüş ise sigorta geçersiz olur. Buna karşılık, hayatı sigortalanan kişinin sözleşme yapıldığı sırada sağlıklı olması gerektiği hususunda kanunda bir düzenleme mevcut değildir; ancak sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü kapsamında sözleşme yapılırken mevcut olan hastalıkların doğru şekilde sigorta şirketine bildirilmesi gerektiği de kuşkusuzdur. Buradan hareketle, sigorta yapılırken mevcut olmasına rağmen sigortalı tarafından bilinmeyen hastalıkların beyan edilmemesi sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyecektir.
Sigorta Değeri:
Hayat sigortasının meblağ sigortası olması nedeniyle, bir kimsenin hayatı üzerine birden çok sigorta yaptırmak mümkündür. Aynı kişi için yapılan bu sigortalarda sigorta değerlerinin farklı gösterilmesi de sorun çıkarmaz. Bu yüzden TTK.m.1491/1'de bir kimsenin hayatının bir veya birkaç sigortacı tarafından çeşitli bedeller üzerinden sigorta ettirilebilmesine izin verilmiştir.
Buna karşılık maddi menfaate dayalı olarak yaptırılan hayat sigortalarında sigorta değeri sınırsız değildir. Örneğin, banka kredilerinde olduğu gibi, alacaklı alacağını garanti altına almak amacıyla borçlusunun hayatını, kendisini lehtar göstermek suretiyle sigorta ettirebilir. Bu durumda sigorta menfaatinin sınırı alacak miktarı kadar olmalıdır. Alacak miktarını aşan bir sigorta bedelinin tespit edildiği sigorta sözleşmesinde, menfaati aşan bir sigorta vardır. Hemen belirtelim ki bu durumda sigorta fazlaya ilişkin kısım açısından geçersiz olmaz. Menfaati aşan şekilde sigorta yaptırılması halinde, fazlaya ilişkin kısım, TTK.m.1491/2 uyarınca sigortalı lehine yapılmış sayılır.
Hayat sigortasında, sigortacı, sigorta tazminatını ödese bile halefiyet hakkına sahip değildir. Dolayısıyla hayat sigortasının varlığı, rizikonun gerçekleşmesinde kusurlu olan kişilere karşı zarar görenin sahip olduğu tazminat haklarını etkilemez. Hayat sigortası sözleşmesi gereği, sigorta şirketinden kararlaştırılan sigorta bedelini tahsil eden sigorta ettiren ve mirasçıları ile rizikoya muhatap olan kişilerin mirasçılarının, rizikonun gerçekleşmesine neden olan üçüncü kişiye karşı sahip olduğu tazminat alacağını sigorta şirketine temlik etmeleri geçersizdir.
Sigorta Lehtarı:
- Lehtar Kavramı:
Hayat sigortası sözleşmesi; sigorta ettirenin yanı sıra, üçüncü kişi konumundaki gerçek veya tüzel kişiler lehine de yapılabilir. Sigorta edilen riziko gerçekleşince sigorta bedelini talep hakkı, lehine sözleşme yapılan kişiye aittir.
Lehine sigorta sözleşmesi yapılan kişiye lehtar (sigorta alacaklısı) adı verilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça, sigortacıdan edimi istem ve tahsil yetkisi, TTK.m.1493/7 uyarınca lehtara aittir. Lehtarın, sigortacıya karşı istem hakkını kazanamaması halinde, bu hak sigorta ettirene, onun da ölmüş olması halinde mirasçılarına geçer. Kendisine yapılan başvuruya rağmen süresi içerisinde ödemede bulunmayan sigorta şirketi temerrüde düşmüş olur ve bu tarihten itibaren borcunu temerrüt faiziyle birlikte ödemek zorundadır.
Lehtar ile mal sigortalarındaki sigortalı arasındaki fark, rizikonun lehtarın hayatına ilişkin olmamasıdır. Ancak bazı sigorta sözleşmelerinde bir kişi hem lehtar hem de riziko kişisi konumunda olabilir.
B) Lehtarın Atanması ve Değiştirilmesi:
Lehtar tayini tek taraflı bir işlem olduğundan, lehtar atanması ve değişiklikleri sigortacının iznine tabi değildir; sigorta ettiren dilediği kişiyi lehtar olarak atayabilir. Ancak sigorta ettiren, her durumda atadığı lehtarı sigortacıya bildirmek zorundadır. Aksi halde, sigortacı iyiniyetle yaptığı ödeme ile borcundan kurtulur.
Sigorta ettiren, lehtarı sözleşme yapılırken belirtebileceği gibi daha sonra da tespit edebilir. Ayrıca önceden belirlenen lehtarın daha sonra değiştirilmesi de mümkündür. Bu kuralın tek istisnası vardır: Sigorta ettiren, lehtarı değiştirme hakkından vazgeçtiğini poliçeye yazdırmış ve bunu lehtara teslim etmişse artık o kişiyi değiştiremez.
Lehtar değişikliğinden vazgeçmeye ilişkin iradenin açık olması gerekir; tereddüt halinde, sigorta ettirenin lehtarı değiştirme hakkını saklı tuttuğu kabul edilir. Sigorta ettirenin lehtarı değiştirme hakkından açıkça vazgeçtiği ve sigorta poliçesinin lehtara verildiği hallerde bile mirasçılıktan çıkarma veya hibeden rücu halleri gerçekleşmiş yahut ilgililer arasında o kişinin lehtar olarak atanmasına ilişkin sebep ortadan kalkmışsa lehtar değiştirilebilir.
Lehtarın değiştirilemeyeceği durumlarda, sigorta ettiren tarafından ayrılma ve ödünç alma hakları kullanıldığı takdirde, ödenecek tutar üzerinde lehtar hak sahibi olduğu gibi rizikonun gerçekleşmesinden önce sigortacının iflası sonucu ödenecek miktar üzerinde de aksi kararlaştırılmadıkça lehtar hak sahibidir.
C) Lehtarın Yorum Yoluyla Belirlenmesi:
Uygulamada bazen özellikle de ölüm ihtimaline karşı yapılan hayat sigortalarında, lehtarın tayin edilmediği görülmekte ve sigorta ettiren ile sigortalının aynı kişi olması halinde sigorta tazminatının kime ödeneceği problemi yaşanmaktadır. Bu nedenle, TTK.m.1494/2 ile bir yorum kuralı getirilerek ölüm rizikosuna karşı yapılan sigortada lehtar tayin edilmemişse, sözleşmenin sigorta ettirenin mirasçıları lehine, yaşama ihtimaline karşı yapılan sigortada ise sigortalı lehine yapılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.
D) Birden Fazla Lehtar Arasındaki İlişki:
Sigorta poliçesinde birden fazla lehtar gösterilmesi de mümkündür. Birden fazla lehtarın bulunduğu hallerde, sigorta bedelinin bu kişiler arasında ne şekilde paylaştırılacağının da belirlenmesi gerekir. Ölüm rizikosuna karşı yapılmış sigortalarda, birden fazla kişi payları belirtilmeksizin lehtar olarak atanmışsa, sigorta bedeli üzerinde hepsi eşit oranda hak sahibidir. Hak sahiplerinden biri tarafından alınmayan pay, diğerlerinin payına eklenir. Mirasın reddi veya mirastan vazgeçme lehtarın hakkı üzerinde etkili olmaz.
E) Lehtarın Sigorta Ettiren Yerine Geçmesi:
TTK.m.1505'e göre, sigorta ettiren lehine sigorta sözleşmesinden doğan alacaklar ihtiyaten veya kesin olarak haczedilirse ya da sigorta ettiren hakkında iflasın açılmasına karar verilirse, adı belirtilerek gösterilmiş olan lehtar, sigorta sözleşmesine sigorta ettirenin onayı ile onun yerine taraf olabilir. Sözleşmede lehtar hiç veya adı belirtilerek gösterilmemişse, bu hak, sigorta ettirenin eşine ve çocuklarına geçer. Lehtarın veya eş ve çocuklarının, sigorta ettirenin yerine sözleşmeye taraf olabilmeleri için sigortacıya bildirimde bulunmaları şarttır. Lehtarın veya eş ve çocuklarının haczi öğrendikleri veya iflasın açıldığı tarihten başlayarak bir ay içinde bildirim yapmamaları halinde bu hak düşer.
Lehtar sözleşmeye taraf olursa, sözleşmenin sigortacı tarafından feshi halinde haczi uygulatan alacaklının veya iflas masasının alacaklarını, sigorta ettirenin sigortacıdan isteyebileceği miktara kadar karşılamakla yükümlüdür.
Beyanlar:
Hayat sigortalarında, sigorta ettirenin beyanlarına göre prim tutarı hesaplanır. Bu yüzden, sigorta ettiren başta yaşıyla ilgili bilgiler olmak üzere sağlık durumu vs. konularda doğru bilgi vermek zorundadır.
A) Yanlış Yaş Beyanı:
TTK.m.1497/1 uyarınca, sigortalının sözleşmenin yapılması sırasında yaşının yanlış bildirilmesi sonucu prim düşük belirlenmişse, sigorta bedeli, gerçek yaşa göre alınması gereken primin, belirlenen prime olan oranına göre ödenir. İndirimden önce riziko gerçekleşip sigorta bedeli ödenmiş ise sigortacı ödediği fazla kısmın geriye verilmesini faiziyle birlikte isteyebilir.
Buna karşılık gerçek yaşa göre fazla prim ödenmesi halinde, sigorta bedeli ödenen prime göre artırılır. Artırımdan önce sigorta bedeli ödenmiş ise eksik kısım sigortacı tarafından tamamlanır.
B) Sözleşme Yapılırken Beyan Yükümlülüğünün İhlali:
Hayat sigortalarının uzun vadeli sözleşmeler olduğu göz önünde bulundurularak, yanlış yaş bildiriminde olduğu gibi, gerek sözleşmenin yapılması sırasında gerekse sözleşmenin devamı sırasındaki beyan yükümlülükleri ihlallerinde mümkün olduğu kadar yapılmış sözleşmelerin devamının sağlanmasına yönelik düzenlemelere gidilmek istenmiştir. Bu nedenle yenilemeler de dahil olmak üzere beşinci yıldan sonra beyan yükümlülüğü ihlalleri nedeni ile sözleşmeyi sona erdirebilme hakkı, ilke olarak kaldırılmıştır.
Gerek sigortalı gerekse sigorta ettiren sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmaması veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek halleri bildirmek zorundadır. Bu yükümlülüğe aykırı davranılması halinde sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren 15 gün içinde sözleşmeden cayabilir veya sözleşmeyi geçerli tutarak 10 gün içinde prim farkını talep edebilir. Kastın söz konusu olmadığı durumlarda riziko, sigortacı durumu öğrenmeden önce veya cayabileceği veya caymanın hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde gerçekleşirse tazminat, tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre ödenir. Buna karşılık, sigortacının sözleşme yapılırken sigortalıdan beyan almayı ihmal etmesi halinde, daha sonradan hastalığın bildirilmediği gerekçesiyle tazminat ödemekten kaçınması mümkün değildir.
Buna karşılık, sigortacı, yenilemeler de dahil olmak üzere, sözleşmenin yapılmasından itibaren beş yıl geçmişse, sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması sırasında beyan yükümlülüğünü ihlal etmiş olması nedeniyle sözleşmeden cayamaz, sadece prim farkını isteyebilir; meğer ki beyan yükümlülüğü kasıtlı bir şekilde ihlal edilmiş olsun.
Sigorta ettiren prim farkını ödemeyi kabul etmezse sigortacı, riziko gerçekleştiğinde ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta bedelini öder. Ancak risk artışı beyan yükümlülüğünün ihlali nedeniyle sigortacının teknik esaslarına göre saptanan sınırların dışında kalmışsa, sigortacı sözleşmeden cayabilir. Yenilenen sözleşmelerde bu süre, ilk sözleşmenin yapıldığı tarihten başlar.
C) Sözleşme Süresindeki Beyan Yükümlülüğünün İhlali:
TTK.m.1444 uyarınca, sigorta ettiren veya onun izniyle başkası, rizikonun gerçekleşme ihtimalini artırıcı veya mevcut durumu ağırlaştırıcı işlemlerde bulunursa yahut sözleşme yapılırken açıkça riziko ağırlaşması olarak kabul edilmiş bulunan hususlardan biri gerçekleşirse derhal; bu işlemler bilgisi dışında yapılmışsa, bu hususu öğrendiği tarihten itibaren en geç on gün içinde durumu sigortacıya bildirmek zorundadır. Sözleşmesinin yapılmasından sonra ortaya çıkan hastalıklar, hayat sigortası sözleşmesinin geçersizliğine neden olmaz. Yargıtay kararlarına göre, sonradan ortaya çıkan hastalıklar subjektif riziko ağırlaşması olarak nitelendirilemeyeceğinden sigortalı açısından bir beyan yükümlülüğü mevcut değildir.
TTK.m.1499'a göre, sigortacı, rizikonun artmasından itibaren, yenilemeler de dahil olmak üzere, beş yıl geçmişse, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün ihlal edilmiş olması nedeniyle sözleşmeyi feshedemez, sadece prim farkı isteyebilir; meğer ki beyan yükümlülüğü kasıtlı şekilde ihlal edilmiş olsun. Sigorta ettiren prim farkını ödemeyi kabul etmezse, riziko gerçekleştiğinde sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta bedelini öder. Ancak beyan yükümlülüğünün ihlali nedeniyle riziko artışı, teknik esaslara göre tespit edilen sınırlar dışında kalmış ise sigortacı sözleşmeyi feshedebilir.
Sigortadan Cayma ve Ayrılma:
- Sözleşmeden Cayma:
Hayat sigortaları, genelde uzun süreli sigortalardır. Sigorta ettirenler ise ikna gücü yüksek olan kişilerce, aslında kendilerine çok da uygun olmayan sözleşmelere sokulmuş olabilir. Bu noktada, TTK.m.1489'da öngörülen bir hükümle, sigorta ettirenlere tamamıyla sözleşmeyi anladığından emin olmaları için 15 günlük süre içinde düşünüp herhangi bir cezai şart ödemeden sözleşmeyi sona erdirebilme hakkı tanınmıştır. Sigorta ettiren, sigortacının kendisine cayma hakkını kullanabileceğini bildirmesinden itibaren onbeş gün içinde sözleşmeden cayabilir. Cayma süresinin başlangıcı, sigorta ettirenin bu konuda bilgilendirilmesinden sonra başlar. Bilgilendirmenin yapıldığı sigortacı tarafından ispatlanır. Bilgilendirme yapılmamışsa cayma hakkı ilk primin ödenmesinden bir ay sonra sona erer.
B) Sigortadan Ayrılma:
TTK.m.1500/1 uyarınca, sigorta ettiren en az bir yıldan beri yürürlükte bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş olan sigorta sözleşmelerinde, istediği zaman sözleşmeyi sona erdirerek sigortadan ayrılabilir. Ayrılma değeri, ayrılmanın istenildiği andaki genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun bir biçimde hesaplanan değerdir.
Buna karşılık, yaşama ihtimaline karşı yapılmış sigortalarda, süre sonuna doğru rizikonun gerçekleşme ihtimaline karşı sigortacının ayıracağı karşılık artacağından, öleceğini anlayan sigorta ettiren sözleşmeyi iştira edebilir. Bu nedenle, yaşama ihtimaline karşı yapılan sigortalarda sigorta ettirenin iştira hakkını kullanabilmesi sigortalının sağlıklı olduğunu ispatına bağlanmıştır. Böylelikle, sigorta ettirenin kötü niyetli olarak iştira hakkının kullanmasının önüne geçilmek istenmiştir.
Teminat Dışında Kalan Haller:
Hayat sigortasında, sigortacı, hangi rizikoları güvence altına alabilir? Kanunumuz, hayat sigortasına konu oluşturabilecek rizikoları TTK.m.1487/1'de düzenlemiştir. Buna göre, sigorta konusu kişinin, belirli bir süre içinde ölümü, sözleşmede belirli olan şart ve hallerin gerçekleşmesi sonucunda ölümü veya sözleşmede öngörülen bir sürede hayatta kalması hususlarındaki rizikoların her biri tek başına veya birlikte hayat sigortası kapsamına alınabilir.
İntihar: Sigortalının intihar veya intihara teşebbüs sonucunda ölmesi halinde, kural olarak sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak sigorta genel şartlarına göre, sigortalı, intihar veya intihara teşebbüs sonucunda öldüğü takdirde sigortacı, sigortanın o andaki teknik karşılığını öder. Buna karşılık, sigortalı yenilemeler de dahil olmak üzere, en az üç yıldan beri devam eden ve ölüm ihtimaline karşı yapılan bir sözleşmede, bu süre geçtikten sonra intihar ederse veya intihara teşebbüs sonucu ölürse, sigortacı sigorta bedelini ödemekle yükümlüdür. Ayn şekilde, sigortalının intiharı veya intihara teşebbüsü sonucu ölümü, akli melekelerindeki bir rahatsızlık sebebiyle üç yıldan önce gerçekleşmiş ise sigortacı sigorta bedelini ödemek zorundadır.
Sigorta Ettiren veya Lehtarın Sigortalıyı Öldürmesi:
TTK.m.1504/1'e göre, sigorta ettiren, sigorta bedelini ödeme borcunun doğmasını sağlamak amacıyla sigortalıyı öldürür veya öldürülmesinde suç ortaklığı ederse, sigortacı bedel ödeme borcundan kurtulur. Buna karşılık lehtar, sigortalıyı öldürmüş veya onun öldürülmesinde herhangi bir şekilde suç ortaklığı etmişse, sigorta bedelinden mahrum kalır ve bu bedel ölenin mirasçılarına ödenir.
Ödünç Verme:
TTK.m.1501'e göre en az bir yıldan beri yürürlükte bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş olan sigorta sözleşmelerinde, sigorta ettirenin istemesi halinde sigortacı, istem anındaki, genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun bir biçimde hesaplanan değer üzerinden sigortalıya ödünç para vermek zorundadır.
Prim Ödemesinden Muaf Sigorta:
TTK.m.1502 uyarınca, en az bir yıldan beri yürürlükte bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş olan sigorta sözleşmelerinde, sigorta ettiren daha sonra prim ödeme borcunu yerine getirmezse, sigortacı bu sebeple sözleşmeyi feshedemez ve prim isteyemez. Bu halde sigorta, prim ödemesinden muaf sigortaya dönüşür. Prim ödemesinden muaf sigortada, sigorta bedeli ödenen primle sözleşme uyarınca ödenmesi gereken prim arasındaki orana göre ödenir.
Sigortacının İflası:
Bir yıldan uzun süreli sigortalarda, sigortacının iflasının açıldığı tarihte, riziko gerçekleşmemiş veya gerçekleşmiş fakat bedel ödenmemişse, ilk halde iflasın açıldığı, ikincisinde ise rizikonun gerçekleştiği andaki matematik karşılıklar hak sahiplerine ödenir. Rizikonun gerçekleştiği durumlarda, matematik karşılıkları aşan kısım, sigortacının teminatından karşılanır; açık kalan miktar garameye girer.